MURAT ÇETİN
AK Parti Çorum Milletvekili Erol Kavuncu, Bilge Kral Aliya İzzet Begoviç’i meclis kürsüsünden yâd etti. Bosna Kahramanı Bilge Kral Aliya İzzet Begoviç ile ilgili duygu yüklü bir konuşma yapan Milletvekili Erol Kavuncu, “Aliya, sadece bir siyasetçi, bir düşünür ve aksiyon adamı değildir. Merhum Aliya, bunların tamamıdır, hatta çok daha ötesidir, fazlasıdır.” dedi.
Milletvekili Erol Kavuncu, konuşmasında Çorumlu şehidimiz için de başsağlığı dileklerini paylaştı.
Vefatının 15. yıldönümünde Aliya İzzet Begoviç’i anlatan Milletvekili Kavuncu, şunları dile getirdi, “Bosna kahramanı, büyük devlet ve dava adamı, bilge kral Aliya İzzet Begoviç'in 15. Ölüm yıldönümü nedeniyle söz almış bulunuyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Milletlerin, devletlerin kaderini belirleyen tarihi olaylar yanında tarihi liderler de vardır. Bu liderler; kendine inanmış, güvenmiş halkına önderlik ederek, onları en koyu karanlıklardan, en dehşet ateşlerden, en korkunç ölümlerden, en bitmez ve akıl almaz zulümlerden çekip kurtarmışlardır.
Bu yüzden de isimleri, o milletin en başta kalbine ve daha sonra da tarihine altın harflerle yazılmıştır.
İşte; Aliya İzzetbegoviç, insanlık adına, hayatı boyunca verdiği eşsiz mücadele ile mazlum ve mağdur Bosna halkı için, hem de İslam coğrafyası ve insanlık için kutup yıldızı haline gelmiştir.
Üsküdarlı bir Türk kızının torunu olarak 8 Ağustos 1925 tarihinde Bosna Hersek'in Bosanski Samac kasabasında dünyaya gelen İzzetbegoviç'in hayatının her anı örnek alınacak bir mücadele destanıdır.
Aliya, sadece bir siyasetçi, bir düşünür ve aksiyon adamı değildir. Merhum Aliya, bunların tamamıdır, hatta çok daha ötesidir, fazlasıdır.
O sırf Müslüman olduğu, Müslümanca düşündüğü için atıldığı zindanda fikrini ilmek ilmek dokuyan genç bir mütefekkirdir.
O, yüreğinin bir yarısında Bosna'yı, diğer yarısında Fas'tan Endonezya'ya, Bosna'dan'den Türkistan'a bütün İslam dünyasını taşıyan bir gönül adamıdır.
1970'lerin kasvetli ortamında kaleme aldığı İslam deklarasyonuyla Aliya, İgman Dağı gibi yükselen bir özgüven abidesidir. O, savaş meydanlarında cesur bir asker, ailesine müşfik bir baba, arkadaşlarına aziz bir dost, milletini bağımsızlığa taşıyan bir bilge liderdir.
Biz Aliya'yı, ölmeye hazır olan insanlar ölmeye hazır olmayanlara karşı galip gelirler tespitiyle hatırlıyoruz. Biz onu, ey teslimiyet, senin adın İslam'dır niyazıyla biliyoruz.
Biz Aliya'yı, her şeye kadir olan 'Allah'a and olsun ki, köle olmayacağız' haykırışıyla biliyoruz. Biz onu Boşnaklar ülkelerinde kendilerini özgür hissetsinler, sadece Allah'tan korksunlar, gururlu olsunlar, çok çalışsınlar, gerçeği konuşsunlar vasiyetiyle hatırlıyoruz.
Biz o büyük gönül insanını vefatından birkaç gün önce yazdığı; dik dur, yıldızların altında nasıl başı eğik durursun. Hangi yoldan gidersen git, sonunda ölüm bekliyor ve her şey felaketle sonuçlanıyor, sen de öleceksin, bu dünya da ölecek, bu yüzden dik dur mesajıyla hatırlıyoruz.
Elbette onun gibi çok yönlü birini tarif etmek, birkaç cümleye bunu sığdırmak kolay değildir. Bizim için Aliya İzzetbegoviç'in en büyük eseri Bosna, en önemli mirası da asaletidir.
Komünist rejimin tüm şiddetiyle üzerlerine geldiği ilk gençlik yıllarından 78 yaşında son nefesine verdiği ana kadar her tavrında, her söyleminde Müslümana has vakar, özgüven ve tevazu vardır. Her daim Müslüman olmanın, Müslümanca yaşamanın mücadelesini vermiştir.
Aliya; Batı karşısında eğilmektense, ölmeyi tercih edecek kadar asildir. Avrupalı bir Müslümanım derken de; ben Avrupa'ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum der! Çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik derken de; sadece ve sadece hakikati haykırır.
Çünkü Batı 7'den 70'e öldürdü ve hala öldürüyor.
Aliya'nın; Medeni denilen Avrupa'nın göbeğinde tüm dünyanın gözü önünde, tam 3,5 yıl boyunca yüzbinlerce vatandaşı vahşi bir şekilde katledilir.
Srebrenitsa aslında bunlardan bir tanesi idi. O, Srebrenitsa'daki tarihin en utanç verici soykırımlarından birine şahit oldu.
Birleşmiş Milletler'in güvenli bölge ilan ettiği Srebrenitsa'ya sığınan, çoğu kadın ve çocuk 8 bin 372 kişi Hollandalı paralı askerler tarafından onların yamyamlarına teslim edildi ve hunharca katledildi.
O "Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir" diyordu. Oysa celladına âşık olanlar gibi kurtuluşu sözde medeni ''tek dişi kalmış canavar'' olan Batıda arayanlar, ona benzemek için can atanlar, kendi geçmişlerini inkâra kalkanlar, ülkelerini ve iradelerini onlara peşkeş çekenler onun şu sözünü unutmamalıdır;
"Bunu hiç unutma evlat! Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı; devam edegelen sömürgeciliği, döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur."
Yine onun şu sözü yüreklere kazınmalıdır. "İslâm korkakların değil cesur ve atılgan Müslümanların omuzlarında yükselecektir."
Zaman değişse de, mekanlar ve aktörler değişse de maalesef benzer acılar bugün de yaşanmaktadır.
7 senedir komşumuz Suriye'de şahit olduklarımızın bundan 25 sene önce Bosna'da yaşananlardan farkı yoktur. Aynı şeyleri yaşıyoruz, dram aynı, acı aynı, değişen bir şey yok. Ama emperyalistler, kan emiciler sömürüyü devam ettiriyor.
Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan'ın ifadeleri ile Avrupa Bosna'da ölmüş, Suriye'de gömülmüştür. Sahile vuran masum çocuk bedenleri ise Batı medeniyetinin mezar taşlarıdır;
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, vefatının 15. sene-i devriyesinde iman, ahlak ve teslimiyet abidesi Aliya İzzetbegoviç'i bir kez daha hasretle, rahmetle, tazimle yâd ediyor, Bosna Hersek'in bağımsızlığı için canlarını feda eden tüm şehitlere Allahtan rahmet diliyorum.
Ayrıca, bugün hain terör örgütü tarafından Mardin Dargeçit bölgesinde şehit edilen Çorumlu hemşerim Muhammed Çoban’a da Rabbimden rahmet ve mağfiret diliyor, ailesine ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum.”