Türkiye'nin Los Angeles Din Hizmetleri Ataşesi Çorumlu hemşehrimiz Prof. Dr. İsmail Demirezen, ABD'deki “Türkiye” konulu konferansta Ermeni grubun yaptığı sözlü ve fiziksel saldırıyı değerlendirdi. Demirezen, radikal Ermeni diasporasının nefret söylemini her fırsatta yeni nesle aktarmak için elinden geleni yaptığını söyledi.
ABD'nin Los Angeles şehrinde düzenlenen konferansa Ermeni bir grup sözlü ve fiziksel saldırıda bulundu.
‘ÜNİVERSİTE DİRENÇ GÖSTERDİ, KONFERANSI İPTAL ETMEDİ’
TRT Haber’e açıklamalarda bulunan Prof. Dr. İsmail Demirezen, konferansı Ermeni diasporasının engellemeye ve iptal etmeye çalıştığını belirterek, “Fakat üniversite bu konuda direnç gösterdi ve iptal etmedi. Konferansımızı gerçekleştirdik fakat gerek salon içinde gerek salon dışında radikal Ermeni grupların provokasyonları devam etti. Buna rağmen konferansımızı tamamladık. Daha sonra Amerikan polisi bina içinde gerekli önlemleri almasına rağmen bina dışında tabi ki güvenlik eksiği söz konusuydu” dedi.
‘SÖZLÜ ŞİDDET, FİZİKİ ŞİDDETE DÖNÜŞTÜ’
Binadan ayrıldıkları sırada Ermeni grupların etraflarını sardığını aktaran Demirezen, başta sözlü şiddet uyguladıklarını, daha sonra sözlü şiddetin fiziki şiddete dönüştüğünü ifade etti.
Bu olayların Los Angeles’ta yeni olmadığını, Ermeniler tarafından şehit edilen 3 diplomatımız olduğunu hatırlatan Demirezen, şu açıklamalarda bulundu:
‘ERMENİLER 3 DİPLOMATIMIZI ŞEHİT ETTİ’
“Buna rağmen biz devlet adamı olma ve diplomat olma çerçevesinde soğuk kanlılığımızı koruduk. Tabi ki bu olaylar Los Angeles’ta yeni de değil bunu özellikle belirtmemiz gerekiyor. Los Angeles'ta 3 tane şehit diplomatımız var. 1970'li yıllarda yine Ermeniler tarafından şehit edilen 3 diplomatımız var.
Radikal Ermeni Diasporası nefret söylemini her fırsatta yeni nesle aktarmak için elinden geleni yapmakta. Nefret söyleminin nasıl bir fiziki şiddete dönüştüğünün güzel bir örneği olması açısından anlamlı.
‘SALDIRININ AMACI DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ ENGELLEMEK’
Bu saldırının amacı ilk olarak düşünce özgürlüğünü engelleyerek kendi düşüncelerini başta California olmak üzere, Amerika ve bütün dünyaya kabul ettirmenin bir yöntemi olduğunu ben düşünüyorum. Bu tabi ki hem fiziksel hem de sözlü şiddet çerçevesinde kendi fikirlerini kabul ettirmeye çalışarak buradaki fikir özgürlüğünü engellemeye yönelik bir çabaydı. Yani bunlar aslında hem fikir özgürlüğüne karşı provokasyon yaptılar. Hem barışa karşı provokasyon yaptılar. Hem de aslında Amerika çıkarlarına karşı bir provokasyon yapmış oldular.”