"Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk
Hiçbir yere gitmiyor"*
*(Edip Cansever'in Manastırlı Hilmi Bey'e İkinci Mektup adlı şiirinden alıntıdır.)
Depresyon; üzüntünün sürekliliği ve yaşama yönelik ilgi, isteğin kaybedilmesine yol açan bir duygu durum bozukluğudur. Depresyon, bireylerde ergenlik döneminden itibaren görülmeye başlamaz. Çocukluktaki tüm yaş gruplarında görülmesi mümkündür. Çocukluktan ergenliğe geçiş döneminde ise görülme sıklığı artmaya başlar. Çocukluk dönemindeki depresyona dil gelişiminin 7 yaşına kadar tam olarak tamamlanmamış olmasından kaynaklı kesin tanı konulması mümkün değildir.
Eski kaynaklara bakıldığında uzmanlar, çocukluk döneminde yaşanabilecek bir depresyona ihtimal vermiyorlardı. Ergenliğe geçişle oluşan kimliğin tam olarak tamamlanmamış olmasından dolayı çocuklukta yaşanan üzüntünün psikolojik soruna yol açabilecek düzeyde olmadığı düşünülüyordu. Ancak son yıllarda olumsuz duygu durumun yol açtığı diğer sorunlar göz önüne alındığı için çocuklardaki depresyon konusu önem kazanmaya başlamıştır. Kısaca sanılanın aksine çocuklar da üzüntülerini derinlemesine yaşar, etkilenir. Çocuktur ne derdi olacak ki! Tek görevi oyun oynamak. Bu kalıp cümlelerle çocuğa yaklaşmak yerine onu anlamaya ve yardım etmeye çalışmak gerekir.
Nedenleri nelerdir?
Depresyon yaşayan çocuklarda genetik yatkınlık söz konusu olabilir. Boşanma, ölüm, ayrılık kaygısı, kronik ya da süreğen bir hastalığa sahip olmak da depresyon nedenidir. Troid hormonlarındaki değer kaybı da depresyona neden olabilmektedir. Anne-babalar bu ihtimale karşı çocuklarının kan değerlerine de bakılmasını talep edebilir. Ek olarak, aile içindeki huzursuzluklar, çocuğun ihmal ve istismara maruz kalması, okul başarısızlığı, akran ilişkilerinde yaşadığı zorluklar da depresyonun diğer nedenlerindendir.
Belirtileri nelerdir?
Her zamanki neşesinden, enerjisinden yoksun görünür. Sevilmediğini düşünebilir ve bunu size ifade edebilir. (Anne beni seviyor musun? Benim babam olmak istiyor musun?) Sosyal aktivitelere katılmakta isteksizdir ve katılsa bile çabucak yorulduğunu söyleyip uzaklaşmaya çalışır. Uyumakta zorluklar yaşamaya başlayabilir, altını ıslatma davranışı sergileyebilir, geceleri korktuğunu söyleyip odasında tek başına kalmak istemeyebilir. Yani önceden zorlanmadan sergilediği davranışlarında ve rutininde bozulmalar gözlenir. Yoğun bir ayrılık kaygısı yaşar. Okula gitmek her zamankinden daha zor bir hale gelebilir. Bedensel yakınmaları olabilir. Başının ağrımadığını düşünebilirsiniz ancak çocuk psikolojik olarak gerçekten rahatsız hissedebilir. Bu durumda onu yalancılıkla suçlamayın, hastalığını küçük görmeyin. Başına yapacağınız masajlarla rahatlayabileceğini söyleyin. Hem ilaç içmesinden daha faydalı olacaktır hem de çocuk sizden gelecek olan desteği hissedecektir.
Anne-babalar neler yapabilir?
Çocuktaki depresyon göz ardı edilecek bir durum değildir. Herhangi bir şüpheniz varsa hızlıca hareket edip uzmana başvurmalısınız. Daha sonrasında ise anne babanın çocuğu anlaması gerekmektedir. Anne-baba olarak sizler de konuyla ilgili bir aile danışmanına başvurarak yardım alabilirsiniz. Çift olarak birbirinizi ve çocuğunuzu daha iyi anlamanıza ve tanımanıza yardımcı olursunuz.
Çocukla kurduğunuz ilişkinin kalitesine her zamankinden daha çok önem vermek gerekir. Burada yalnızca uzmanla değil okuldaki öğretmenlerle de iş birliği yapılmalıdır. Bu dönemde okul da iyileştirici bir etken olabilir. Akran desteği, sosyal hayata uyum sağlamaya çalışma, kendini başka bir çevrede yeniden tanıma çocuğa yardımcı olacaktır. Bu noktada aile içi iletişimin de önemi artmaktadır. Anne-baba aralarındaki iletişimi gözden geçirmelidir. Çocukla iletişim kurarken yargılayıcı değil kabul edici bir dil kullanılmalıdır.
Depresyon yaşayan çocuk kendi kendine yetemeyebilir. Çok istemesine rağmen sohbet başlatamıyorsa anne-baba olarak rol model olmak gerekir. Çocuğun akranlarıyla oyun kurmasına, onlara katılmasına destek olunmalıdır.
Okulda ve evde günlük rutini yeniden sağlanmalıdır. Rutinlere uymak, düzenli yaşamak çocuğun üzerindeki kaygı ve stresi azaltacaktır. Beslenmesi konusunda da uzmandan görüş ve öneri alınmalıdır. Mümkün olduğunca sağlıklı beslenmeli, yeteri miktarda su içmelidir. Paketli gıdalardan uzak tutulmalıdır. Özellikle kaygısını azaltma aracı olarak çocuğa cips, gazlı içecek, şekerleme gibi seçenekler sunulmamalıdır. Hareketsiz kalmasına izin verilmemelidir. Çocuğunuzla beraber ailecek yapacağınız yürüyüşler iyileşmeye katkı sağlayacaktır. Ekran bağımlılığı çocuğun kaçışı olabilir. Bunu yerine sesli kitaplar dinleyebilir, hep beraber okuma saatleri yapabilirsiniz. Ve sevginiz… Çocuğunuzun ihtiyaç duyduğu sevgiyi açıkça gösterin.