Birkaç gün önce psikolojik sorunlar yaşayan, Fırat Üniversitesi, Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisi Enes Kara intihar etti. 20 yaşlarında gencecik bir delikanlı. Annesine, babasına ve yakınlarına sabırlar diliyorum. Cenabı Mevla hiç kimseye böyle bir durumu ve açıyı yaşatmasın.
İşin üzücü tarafı ise ailesini ve kaldığı cemaat evini suçlayan bir video bırakarak canına kıymasıdır. Enes video da özetle; "Tıp okuyorum, çalışıyorum ama olmuyor. Mezun olunca tus var, köpek gibi çalışman gerekiyor. Sonra asistan oluyorsun ve mobbing'e maruz kalıyorsun, sıkça nöbet tutuyorsun. Aldığın maaş 8-10 bin TL civarında. Yoksulluk sınırını bile geçemiyor. Tıp okuyan konuştuğum herkesin hedefi yurt dışına gitmek. Başka bölüme geçsem başta işsizlik olmak üzere düşük maaş, düzgün bir iş bulsan bile ülkenin ekonomik durumu ortada. Köle gibi çalışacak, kıt kanaat geçinecek ve buna da hayat diyeceksin. Türkiye'nin geçmişe göre çok daha iyi olduğunu söyleyen aptal insanlar var. Benim ailemin tamamı da böyle. Ben lise 11. Sınıftan beri müslüman değilim, Ailemse tam tersi Türkiye'deki en yobaz ailelerden birisi. Onların zoru ile burada kalıyorum. Burada vakit namazları zorunlu, namazlardan sonra 30 dakika ders var, bunlar yaşama sevincimi alıyor. Kendimi özgür hissetmiyorum…"
Belliki Enes inancını ve imanını kaybetmiş. Zaten "Ben ateist 'im" diyor. İnsanları hayata bağlayan ve yaşama sevincini kazandıran, inanç değerleridir. Cenabı Hak, adam öldürmeyi ve intiharı haram ve yasak kılarak büyük günahlardan saymıştır. Peygamberimiz de "İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı ve yararlı olanıdır" Enesin inancını kaybettiği için olaylara hep dünya penceresinden baktığını görüyoruz. Belliki enes kendisini karamsarlığa iten ve hayattan kopmasına sebep olan, birilerinden fazlaca etkilenmiş olmalı ki "Tıp okuyan konuştuğum herkesin hedefi yurt dışına gitmek" diyor ve hiçbir şeyi de beğenmiyor. Yine imanını kaybettiği için, rızık endişesi yaşayarak iyi bir yaşam tarzı sürdüremeyeceği kaygısını taşıyor. Bilmiyor ki rızkı veren Yüce Rabbimizdir. Yeter ki sen bir mücadele içerisine girerek çalış ve gayret et, Cenabı Mevla'nın hiç ummadığın yerlerden rızık kapıları açtığını göreceksin. Elbette ki bu imtihan dünyasında hayatın bir takım zorlukları da olacaktır. Kur'an da peygamberlerin bile en ağır imtihanlara tabi tutuldukları bildiriliyor. Peygamberimizin ve ashabının çektikleri eza ve cefaları hatırlayalım. Hz. Yakup, İbrahim, Eyyüp (as) ve diğer peygamberlerin hayatları hep çilelerle doludur. Yine imanını kaybettiği için varlık sebepleri olan, büyütüp besleyen, her türlü meşakkatlere katlanarak kendisini bu günlere getiren ana babasına vefa göstermesi gerekirken en ağır bir şekilde itham ediyor. Aynı evde kalan cemaatin sorumlusu da "Çok fazla konuşmazdı, sohbetlere katılmazdı, ailesiyle iletişimi zayıftı" diyor.
Enes'in ailesi iki acıyı bir arada yaşarken, Pusuda bekleyen, hiçbir kutsalları olmayan, azgın bir güruh ise Enes'i bahane ederek İslam, Kur'an, müslümanlar, vakıf ve cemaat yurtları aleyhinde taarruza geçtiler. Sanki ilk defa bir intihar olayı olmuş gibi. Ülkemizde her yıl 50 bin in üzerinde intihar olayı oluyor. Yani her gün ortalama 10 kişi intihar ediyor. Bu intihar edenlerin çoğu da madde bağımlısı ve alkollü olarak hayatlarını sonlandırıyorlar. Bu konulara kör ve sağır olanların, Enes üzerinden bazı paylaşımları şöyle "Tarikat evleri kapatılsın." "Tarikat yurdunda baskı, intihar getirdi" "Bu bataklıklar kurutulmalı" "Gerici kuşatma intihar getirdi"… Ortak özellikleri ise intihar üzerinden tüm cemaat yurtlarını kapattırma hesapları. Kaldı ki Enes 3 arkadaşı ile birlikte, cemaat yurdunda değil, bir evde kalmasına rağmen. Anadolu insanlarının büyük çoğunluğu veya çocukları vakıf ve cemaat yurtlarında eğitimlerini tamamlamaktadırlar. Bende İstanbul da İlim Yayma Cemiyetinin Yurtlarında kaldım. 3 çocuğum MGV nin yurtlarında kaldı. Küçük oğlum ise şu anda TÜĞVA öğrenci yurdunda kalıyor. Tüm bu yurtları yapan yardım eden, emekleri geçen hayır sahiplerinden Allah razı olsun, ahirete intihal edenlere de Rabbimizin rahmeti ile muamele etmesini dilerim. Taarruza geçenler, Kızlı erkekli evlere kimse dokunamaz. Hem, bizim hayatımızdan bizim vücudumuzdan size ne?" derlerken, müslümanlar üzerinde baskı kurmayı ve hakaret etmeyi kendilerine bir hak olarak görüyorlar. Gençler arasında deizm ve ateizm gittikçe yaygınlaşıyor. Çocuklarımızın imanlarını çalmak için birileri sinsice çalışıyorlar. İnsanlığın tam da bize, bizimse hakikate gebe olduğumuz bir zamanda. Çocuklarımız, Mevla'mızın bizlere bir emanetidir, onlarla iyi iletişim kuralım. Kimdir Enes'in kafasını karıştıranlar? Nerelerde yanlışlar yaptık diye kafa yorarak, teşhisi ve tedavi yollarını araştırmak zorundayız. Enes ben 11.sınıftan itibaren ateistim diyor. Oradan itibaren irdelemek gerekir. Bilhassa felsefe derslerinin müfredatları yeniden gözden geçirilmelidir. Oradaki yunan filozoflarının saçma sapan görüşlerinden daha ziyade; Ahî Evran, Fârâbî, İbni Bacce, İbni Haldun, İbni Sina, Muhammed Mâturîdi, Hasan Eşâri, Ahmet Yesevi, Mevlana, İmamı Gazali… gibi islam filozof ve düşünürlerinin görüşlerine ağırlık verilmelidir. Bu gün ki felsefe derslerinin öğretmeni de ateist ise enes gibi o dersine girdiği öğrencilerin bir kısmı yandı demektir.
Günümüzde çoğu evlerde Enes gibi gençler var. Sosyal medya denen canavar onları robotlaştırdı. Ellerinden telefon düşmüyor ve kontrolde mümkün olmuyor. Maneviyatı bir kenara bırakarak, kariyer hesaplarının ve yarışlarının, lise ve fakülte tercihleriyle perçinlenen üst sınıf hayalleri çocuklarımızı bu hale getirdi. En zor sınavları bile aşanlar, en sıradan hayat problemlerinin nasıl çözüleceğine dair islâmî hiçbir bilgiye sahip olamadıkları ve hayatı bu dünyadan ibaret saydıkları için derin bir mutsuzluğa ve umutsuzluğa kapılabiliyorlar. Dünyada savaş ve yokluklarla cebelleşen halklarla empati kurarak, sabır ve şükretmeyi beceremeyen, zorluklarla mücadele kudretini kuşanamayan, birey ve toplumların çöküşü kaçınılmazdır. Çabukça umudunu yitiren, mücadeleden vazgeçen birey ve toplumlar için çeşitli bunalımlar kapıdadır. Çözümün kumar, alkol, fuhuş, magazin veya futbol kültüründe olmadığı gibi intihar seçeneğinde de değildir. Bunları öğretmek içinde aile, toplum, okul ve cemaatlerin, fıtrata uygun bir şekilde, merhamet merkezli bir söylem ve eylemle üzerlerine düşeni yapmak zorundadırlar.
Baba Mehmet Kara; "Videosunu izledim. Kaldığı yer güzel insanların kaldığı güzel bir mekândı. Orada kalmasını isteyerek manevi olarak ahiretine faydası olsun istedim. Zamanla alışır dedim. Hiç kimseden davacı değilim. Olaydan sonra durumu daha iyi anladım. Her anne-baba evladının vefatına üzülür ama bu üzüntünün yanında, aile değerlerimize, inançlarımıza saldırının olması bizi perişan etti. Evladımı ölüme sürükleyen cemaat değil, etrafındaki ateist arkadaşları oldu" Annesi de; "Yobazlık ve gericilikle itham edildik. İnsaf sınırları aşılarak, katil olarak dahi itham edildik üzgünüz"
Kendi canına kıyarken geride bıraktığı ailesini, islâmî hassasiyetleri olanları, normal bir ölümün ötesinde acılar içinde bırakarak gitmesi ise işin daha açı tarafı olmuştur. Eğer daha anlayışlı arkadaşları, daha kaprissiz hocaları onu yalnız bırakmasaydı, onun imanını birileri çalarak ateizmi aşılamasalardı ve manevi değerlerini koruyabilse idi bu gün Enes, hayattan kopmamış ve ailesi de bu açıları yaşamamış olacaklardı.