Merhaba sevgili okurlar, bu hafta biraz eleştiri yapalım mı ne dersiniz? Biraz çevremizi, biraz yakınlarımızı, ama en çokta kendimizi eleştirelim. Eleştirinin terim olarak açıklamasını yapmadan önce basitçe ne olduğuna ve bizim ne anladığımıza bakalım. Eleştiri en basit anlamı ile kişiye kendini geliştirmesi için rehberlik etmek, yol göstermektir.
Evet, rehberlik etmek, peki bizler rehberlik için ne kadar uygunuz? Bunun için ehliyetimiz var mı? Ya da şöyle sorayım; kendimize ne kadar rehberlik edebiliyoruz?
Bu soruları kendinize sorun ve lütfen samimi bir şekilde düşünün. Şimdi diğer sorulara geçelim. Merak etmeyin vicdanınız dışında kimse size puan vermeyecek :
* Kimleri eleştiriyorsunuz?
* Hangi konuları eleştiriyorsunuz?
* Kendinizi ne kadar eleştiriyorsunuz?
Şuan kendinize tatmin edici cevaplar verdiğinizden eminim. Yazımı okurken "aslında" ile başlayıp "fakat/ama" ile devam eden cümleler kuracaksınız.
Bizler bir şeyi hep unutuyoruz. Hepimiz insanız ve hata yapabiliriz. Mühim olan o hatayı gördüğümüz anda düzeltebilme çabasında olmaktır. Bizler kendimiz için bunu kabul ederken karşımızdaki insanın kusursuz / hatasız olmasını istiyoruz. Küçücük bir hatasında acımasızca insanları eleştiriyoruz. Eleştiriyoruz derken kelimenin asıl manası ile değil tabi. Bireyin yaptığı eyleme değil bireyin kişiliğine yönelik yıkıcı bir eylem başlatıyoruz. Hırslarımız, egolarımız benliğimizi öyle bir kaplıyor ki; buldozer gibi ezip geçiyoruz karşımızdakini. Sonra da bunun adına eleştiri diyoruz.
Ne demiştik en basit tabiri ile eleştiri yol göstermekti. Biz yol göstermek şöyle dursun tüm yolları kapatıyoruz. Yapılan yıkıcı eleştiri ile bireyin özgüvenini yıkıyor, doğasını bozuyor, kişiliğine hakaret ediyor ve hatta düşman kazanıyoruz.
Konuya, usule erkâna, bilip bilmediğinize bakmadan eleştiriyoruz.
O olmamış bu böyle olmalıymış, aslında bu yapılmayacak şey değil, istese yapardı, o bu işi yapamaz, o kısa, bu uzun, çok şişman, ağzı büyük, burnu küçük vb. Yapılan iş eylem fiziksel özellik kılık kıyafet her türlü eleştiriyoruz. Bireyin kişiliğine fiziksel özelliğine eleştiri altında resmen hakaret ediyoruz.
Aslında kipini geçip ama fakat demeye başladınız değil mi?
Ama onun kilosu fazla; şişman demeyelim mi diye ya da burnu büyük, büyük burunlu demeyelim mi diyorsunuz. Bir ama da benden olsun :) ama bunlar insanların fiziksel özellikleri bir iş eylem değil ki... Ne yani siz eleştirince zayıflayacak mı ya da burnu küçülecek mi?
İnsanların fiziki özelliklerini eleştiremezsiniz. Neleri eleştirdiğinize nelere dokunup neleri tahrip ettiğinize dikkat edin lütfen. Eleştiri bir yapıta fiile eyleme yapılır. Kişiye kişinin özelliklerine değil. Eleştiri Daha iyi için bilgilendirme amaçlı rehberliktir.
Eleştirinin terim olarak ifade ettiği anlama bir bakalım şimdi: Şiir, tiyatro, hikâye, roman, resim, heykel, film gibi bir sanat veya düşünce eserinin, zayıf ve güçlü yönleri göz önünde bulundurularak gerçek değerini belirleme amacıyla yapılan inceleme sonucunun anlatıldığı yazı türüne "eleştiri (tenkit)" denir.
Eleştiri denilince her ne kadar olumsuz görüşler ortaya koymak gibi algılansa da öyle değildir. Eleştirideki amaç eserin gerçek değerini ortaya koyabilmektir. Bu nedenle eleştiri yapacak kişinin nesnel davranması şarttır.
Eleştirinin amacı, iyi ve güzel olan sanat yapıtının değerini ortaya çıkarmak, sanatı iyi ve güzel olmayandan kurtarmak, kalıcı bir niteliğe kavuşturmaktır. Sanatçıyı daha güzel, daha güçlü, daha olgun, daha başarılı eserler üretmeye teşvik etmektir. Okura, izleyiciye ve sanatçıya kılavuzluk yapmaktır. Eleştirmen, hangi sanat eserini eleştirecekse o sanat dalının gerektirdiği birikime sahip olmalıdır. Eleştirmen, eser hakkında okuyucuyu her yönden bilgilendirir. Hem okura hem de eserin yazarına kendini geliştirmesi için yol gösterir.
Ne demiştik sorularımızda kimler hangi konularda eleştiri yapabilir. Eleştiri yaptığımız konu hakkında ne kadar bilgiliyiz. Son olarak kendi eleştirimizi hiç yaptık mı? Evet, şimdi tekrar düşünün bu soruları ve kendinizi biraz eleştirin.
Son olarak sizlerle, bir ressamın hikâyesini paylaşacağım. Lütfen dikkatle okuduktan sonra düşünelim.
Usta bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış. Büyük usta, öğrencisini uğurlamış. Çırağına " Yaptığın son resmi, şehrin en kalabalık meydanına koyar mısın?" demiş.
"Resmin yanına bir de kırmızı kalem bırak. İnsanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine bir çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi de unutma" diye ilave etmiş.
Öğrenci, birkaç gün sonra resme bakmaya gitmiş. Resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş. Üzüntüyle ustasının yanına dönmüş. Usta ressam, üzülmeden yeniden resme devam etmesini tavsiye etmiş.
Öğrenci resmi yeniden yapmış. Usta, yine resmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş. Fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını söylemiş. Yanına da, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını önermiş. Öğrenci denileni yapmış. Birkaç gün sonra bakmış ki, resmine hiç dokunulmamış. Sevinçle ustasına koşmuş.
Usta ressam şöyle demiş:
"İlkinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı.
İkincisinde, onlardan müspet, yapıcı, olumlu olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi."
Sevgiyle kalın.