Son zamanlarda çok ve çeşitli muhabere şekilleri türedi. Sosyal medya, akıllı telefon, internet gazeteciliği, televizyon kanalları… Çok sesli ama ahenksiz bir koro… İçlerinde doğru ve temiz söyleyenler vardır ancak o detoneler var ya o detoneler! Gel de arama Neşet'in sazında ki sözünde ki samimiyeti!
İşte bu yüzden, şu anlattığım haber ve bilgi çöplüğünde, tıpkı Neşet'i arar gibi, bir yazı gözüme takıldı. Okuduğum yazıyı hiç doğrulamaya çalışmadım. Tüm benliğim, iliklerim, tabiatım, hepsi de önüme geçti ve dur dedi… Okudum. Durdum ve bir daha, sindire sindire okudum. Anladım ama içimi yerinden oynatan sonucu cilalamak için bir kez daha sesli okudum:
"Almanya'da bir okulda, müfettiş, matematik dersine katılır. Ders sırasında müfettiş, öğrencilerin kitapları arasında bir fotokopi kağıdının varlığını tespit eder. Öğretmene bunun nedenini sorar. Öğretmen : "Efendim, bu kitap son elli yıldır okullarımızda okutulmakta. Bakanlığımız, son zamanlarda gelişen bazı matematik teorilerini, bilgilerini, bu şekilde tamamlamayı ve kitaplara eklemeyi uygun bulmuş!"
Almanya! Bundan elli sene önce, ikinci dünya savaşından sonra tarumar olmuş ve düştüğü yerden kaldırmak için, elinden tuttuğumuz Almanya! Ama bir şekilde ne yapması, nereden başlaması gerektiğini bilen, her şeyin öncesinde, sağlam bir zemin arayışının olduğunun farkında bir Almanya… Eğitimi temel olarak kabul etmek, çağın bir gerekliliğidir. Bir bilgisayarda en önce işletim sistemi düşünülür, virüs koruma değil! İyi yapılmış bir işletim sistemine zaten virüs bulaşmaz.
Almanya ile benzerliklerimiz var. İki Ülke de yaşadıkları savaşların sonunda dibe vurmuşlar. Mesele, toparlanırken, zemini oluşturacak elementleri sağlam seçmek. Eğitimde bin yıldır değişmeyen bir şey varsa o da öğrenci ve öğretmendir. Eğitim zemininin yani sistemin sağlam olması, eğitimin amacına ulaşmasına katkı sağlar. Öğretmen de öğrenci de huzurlu, mutlu ve başarılı olur. Memleketin sosyokültürel yapısına uygun dizayn edilmiş bir eğitim sistemi yapıldığında, gelecek nesilleri inşa edecek bir yapı olduğuna kanaat getirildiğinde, o artık kutsal bir yapıya bürünmüş demektir. Dokunulmazdır… Her fırsatta, sözüm ona değişiklik, yenilik, çığır açmak gibi kulplarla müdahale etmek, eğitim sistemine, Ülkeye ve bekasına verilecek en büyük zarardır. Dünya milletlerinin eğitim konusunda ki mukayeselerine bakarsak, başarıyı etkileyen en önemli aktörün "saygı" elementi olduğunu görürüz. Memleket adına, memleket için "hemfikir" olabilen toplumlar, çağı sırtlamayı becerenlerdir.
1986 yılında lisede, üniversiteye çalışıyoruz. Çalışkan bir arkadaşımıza, dayısı, İstanbul'dan "üniversiteye hazırlık" kitabı yollamış. Çorum böyle bir kitap görmemiş. Çok kıymetli. Oğlan, kitabı hiç incitmeden çalışıp bitirdi. Hacettepe tıp'ı kazandı. Birkaç sene daha dolaştı diğer çocuklarda. Tertemiz. Bir tanesi üstüne çay dökmüş. Linç edecekti mahalleli. Caddede görsem, hala ters ters bakarım.
Üstüne çay döküldüğünde bir kitabın, umurumuzda olmuyorsa, korkalım gelecekten. Bugün basılan kitabın 86 yılında ki kitap 'tan daha değerli olduğunu söylüyorsa birileri, dertleri değildir eğitim.
Bir çocuk görüyorum sabahları okula giderken. Sırtında çantası, elinde beslenme… Yüzü neşe saçıyor, koşar adım heyecanlı. Uzaklara bakan gözlerinde bir ışıltı, yarınlardan emin. Fırından yeni çıkmış kitabın mürekkep kokusu burnunda, birkaç ay sonra değişecek yeni sistemden habersiz… Aslında ona yeterdi bir tahta bir de tebeşir verseniz, gölgesinde büyüsün, bırakmayın tek öğretmensiz…