Şehirlerdeki sosyal ve ekonomik imkânların çoğalmasıyla beraber köylerden şehirlere hızlı bir göç furyası başladı. Belki de bunu tetikleyen sebeplerin başında, biz çektik, hiç olmazsa çocuklarımız çekmesin. Şehirlerde daha iyi imkânlarda eğitim alsın düşüncesi ağır bastı. Çünkü daha önce köyü terk edip şehirlerde yurt yuva kuran eş dost tanıdıklarının çocuklarının devlette veya özelde belirli yerlere gelmesi ve bunun köylerde olumlu yansıması da ayrı bir teşvik oldu. Ayrıca köylerde okulların bir bir kapanmasıyla o küçük yavrularının yatılı okullarda kalmasına gönülleri razı olmadı.
Yukarıda anlattıklarıma ilaveten ekonomik nedenler ve köylerde et yemektense şehirlerde kuru ekmek yiyip ana babadan uzaklaşarak biraz daha özgür olmak arzusu da etki etti.
Ömrünün bir kısmı köylerde geçirenler doğup büyüdükleri vatanlarını genelde unutmadılar. Ama onların çocukları şehirde doğup şehirde eğitim aldıklarından, şehirde evlendiklerinden ve iş hayatına da burada devam ettiklerinden ekseriya baba yurdu köylerini ihmal ettiler. Bayramdan bayrama bile ziyaret etmeyi kendilerine zül olarak düşünmeye başladılar. Hatta sosyal medyada açtıkları hesaplarında kendi köylerinden bir cümle, bir resim bile paylaşmamaya özen gösterdiler. Bunun tersini yapıp makamı ne olursa olsun ata yurdu diyerek köyüne özlem duyan, köydeki yaşlılarla veya köyün doğal güzelliğinde çekindiği resimleri paylaşan gençleri tebrik ediyorum…
Yazının başlığı ''Dön hele oğul, dön hele'' derken şehirlerdekilerin köylere dönmesi gerekir gibi bir tezim asla yoktur. Onun için köylere farklı imkânların sunulması lazımdır. Benim aşağıdaki şiirimde ifade etmeye çalıştığım köylerde yalnız başına yaşayan, elden etekten tamamen düşmeyince şehirlerdeki evlatlarının yanına uyum sağlayamayan aile büyüklerinin kesinlikle ihmal edilmemesidir. Bu bazen telefon olur, bazen kalkıp köye gidip üç beş gün beraber kalmak temel ihtiyaçlarının teminine yardımcı olmak olur. Daha doğrusu ''Yaşlıların duası gençlerin belasını def eder'' sırrınca dualarını almak olur.
Yoksa ok yaydan çıktı bir kere. Çünkü köyleri bilinçsiz bir şekilde şehirlere doldurduk. Maddi manevi çeşitli sıkıntılar doğurduk. Bu saatten sonra önce hanımlar ve çocuklar olmak üzere şehirlerden her gün şikâyetçi olsalar bile kolay kolay kalkıp köye yerleşmez. Ama ayda yılda bir götürebilirsek veya yirmi dört saat elimizden düşmeyen telefonla köydeki aile büyüklerine, akrabalara bir -alo- diyebilirsek en büyük kazanç odur diye düşünüyorum.
TAVSİYE: 50 yılın birikimi olan, muhtevasında 660 adet farklı nasihatin yer aldığı ''Mahirane Söylemler'' kitabımı mutlaka okumanızı ve evlatlarınıza okutmanızı samimi olarak tavsiye ediyorum. Yukarıdaki telefondan iletişime geçerek (benden imzalı olarak 40 TL) temin edebilirsin.
Çekip gittin gurbete ele
Muhtaç ettin bizi herkese
Kalmadı evde eski neşe
Dön hele oğul, dön hele!
Annen baban ağlıyor
Dereler boşa çağlıyor
Kapımızı çalan olmuyor
Dön hele oğul, dön hele!
Gurbet vatan olmaz sana
Dön de bir bak öz yurduna
Rızkını, gel buralarda ara
Dön hele oğul, dön hele!
Elimiz ayağımız artık tutmuyor
Karabaş bile davara gitmiyor
Dertler saymakla bitmiyor
Dön hele oğul, dön hele!
Çekip gittin uzak ellere
Nasıl diyeyim bunu annene
Birde demişsin dönmem diye
Dön hele oğul, dön hele!
Ana yüreği dayanmıyor işte
Ağlıyor her geliş ve gidişte
Yeter artık sen de dön işte
Dön hele oğul, dön hele!
Ahırlar boş, tarlalar boz kaldı
Azrail bu sene epey can aldı
Köyde üç beş delikanlı kaldı
Dön hele oğul, dön hele!
Geldik artık yolun sonuna
Özlemin tütüyor burnuma
Kilit vurulmadan kapıma
Dön hele oğul, dön hele!
Çocukları buralardan kopardık
Köye geri dönmek mi, yok artık
Ne güzeldi, yufka ekmek ile katık
Dön hele oğul, dön hele!