DİLENCİ KARŞISINDA TAVIR ZORLUĞU

İnsanız zaaf noktalarımız çok. İstismara açığız, aceleciyiz, inkar-ı nimette bulunuyoruz.  
Aldanma/aldatılma ve aldatma at başı gidiyor.  
Mübarek Ramazan ayı fırsat günleri malum. Yavaş yavaş tükenmeye doğru hızla ilerliyor.. 
Herkes bu ayda heybesini doldurma peşinde. 
Kimi bilindik dini görevlerini ifa ederek sevap hanesini şişiriyor.  
Kimi başta cami görevlileri olmak üzere yoğun mesaideler.  
Üç vakit cemaate mukabele okuyan imam/müezzin kardeşlerimiz, teravihi de sıkmadan ve bunaltmadan kıldırıyorlar. Hatimle teravih namazı kıldıran görevliler ve iştirak eden cemaat hakeza. Allah onlardan razı olsun. 
Kimi Ramazan gelmemiş gibi normal hayatına devam ediyor. Birazcık içinde dini tortudan sızan ar varsa, gizli yiyip-içiyor ya da bunun için serbest bölgelere gidiyor.  
Kimi de var ki aleni meydan okumada oruca/oruçluya. Bu tiplere insanın "yediğin içtiğin zehir-zıkkım olsun" diyesi geliyor. Pes doğrusu.  
Biz biliriz ve inanırız ki Ramazan'ın her günü nur akar istekli gönüllere, içli yüreklere.  
Oruçlu kişinin nefesi misk kokar, iftar sevinci görmeye değer. 
O tiplere ne diyelim, kir yakışmıyor insana, nur oluğuna gelin/girin paklanın inşallah. 
Hani diyor ya üstad N.Fazıl: 
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir; 
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir. 
               ** 
Kimi de aziz okuyucular, dilencilik derdinde. Fırsatı ganimete çevirmek istiyorlar bu Ramazan günlerinde.  
Cami önleri, sokak başları, cadde üstleri onlarla dolu.  
Açıkçası dilencilere yardım konusunda sizi bilmem ama ben tedirginim/mütereddidim. 
Onların döktükleri diller karşısında ilk tepki "bu yalan söylüyor" oluyor. 
Burada iki durum sözkonusu: 
Ya doğru söylüyor ve gerçekten ihtiyacı varsa. Biz "Allah versin" deyip geçiyorsak. 
Allah versin demek de sorunlu bir cümle. Bunu yapmamak lazım, Allah onların rızkını zenginlerin mallarında yarattığı için onlar sadece haklarını istemektedirler. Normal şartlarda olması gereken bu. 
Ayrıca ayette müşriklerin dilinden ifade edilen bir söz. 
Onlara, "Allah'ın size verdiği rızıktan başkaları için de harcayın" dendiğinde, inkarcılar, mü'minlere derler ki: Dilese Allah'ın doyuracağı kimseleri biz mi doyuracağız! Doğrusu siz açık bir yanılgı içindesiniz." (Yasin, 47) 
"Allah versin" sözünün, Allah'ın yedirmediğini ben mi yedireceğim, Allah'ın doyurmadığını ben mi doyuracağım anlamında anlaşılması daha da beteri Allah'ın "Ben veremedim de mi sana yolladım" gibi yorumlanması. 
Şair de öyle demiyor mu? 
Bir gün olsun, garibanın hâlini
Sen sormada, Allah sorsun öyle mi?
Kimsesizin, yarasına merhemi
Sen sürmede, Allah sürsün öyle mi? 
… 
Dünkü gibi uzat, elini yine
Gönlünde yer verme, gareze, kine
"Bir sadaka" diye, gelen miskine
Sen vermede, Allah versin öyle mi?(Hanifi Kara) 
… 
Evet, bunlar bardağın dolu kısımları, bir de bardağı boş kısmı var.  
Ya dilenci yalan söylüyor, istismar ediyor, aldatıyor, duygu sömürü yapıyorsa. 
Burada da iki sıkıntı var:  
Vermeye devam edilince alan dilenci bunu meslek haline getirir, aldığını haram yollarda kullanır endişesi.  
Dananın kuyruğu da burada kopuyor zaten. 
Şu habere bakın: 
"Sağır ve dilsiz dilenci" bülbül kesildi 
Sultangazi'de boynuna 'sağır ve dilsiz' yazılı not asıp dilencilik yapan kişi, zabıta ekipleri tarafından yakalandı. Hiçbir engellerinin olmadığı anlaşılan dilenci zabıta ekipleri karşısında adeta bülbül kesildi. (https://www.haber7.com/guncel/haber/3214629-sagir-ve-dilsiz-dilenci-bulbul-kesildi) 
Daha nice olumsuz örnekler. 
Mevla encamımızı hayreylesin. 
Vesselam.