ÇOCUKLARDA SOSYAL KAYGI BOZUKLUĞU

Literatüre bakıldığında kaygı tanımlanması zor bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. İçerisinde korku ve endişe duygularını barındırır. Kaygı yalnızca duygusal belirti verir, demek doğru olmaz. Kaygı aynı zamanda avuç içlerinin terlemesi, kan basıncının artması, konuşmada güçlük vb. durumlara da neden olabilmektedir. Her ne kadar kaygı olumsuz bir kavram olarak görülse de aynı zamanda insanı hayatta tutar. Hayatta kalma kaygımız sayesinde yaya geçidinden geçerken yolu kontrol ederiz. Burada önemli olan kaygının belirli bir seviyede tutulmasıdır. Ortalama düzeyde kaygı yaşayan bir öğrenci bu sayede sınavına hazırlanır ve başarılı olur. Kaygının çok düşük ya da çok yüksek olduğu durumlarda aynı öğrenciden başarılı bir sonuç beklemek anlamsız olacaktır. 
Genel anlamda bu şekilde tanımlanan kaygı, bireylerin sorumluluklarını yerine getirmesine mani olmaya başladığında "Kaygı Bozukluğu" olarak adlandırılır. Yetişkinlik döneminde daha belirgin hale gelen kaygı bozukluklarının temeli çoğu kez çocukluk dönemine dayanmaktadır. Kaygı bozukluklarının içinde en sık karşılaştığımız ise "Sosyal Kaygı Bozukluğu"dur. 
Sosyal kaygı bozukluğunun varlığı, performans gerektiren ortamlarda ve alışılmadık insanlarla iletişimdeyken ortaya çıkar. Mantıklı olmayan, sürekli devam eden inatçı bir korkudur. Ortamdaki davranışın kişiyi rezil edeceği, utandıracağına ilişkin bir inançtır. Burada ailelerin sıklıkla karıştırdıkları bir durum söz konusudur. Utangaçlık! Utangaçlık ve sosyal kaygı bozukluğu, davranışsal ve duygusal açıdan birbirine benzeyebilir. Ancak her utangaç çocuk sosyal kaygı bozukluğuna sahiptir denemez. 
UTANGAÇ MI YOKSA SOSYAL 
KAYGI BOZUKLUĞUNA MI SAHİP?
Bu durumun ayrımını yapmak zor gelse belirli ipuçları vardır. Unutmayın ki çocuklar kendilerine özgü farklılıklarla doğarlar. Çok girişken bir ağabeyinin olması, arkadaş canlısı bir ablasının olmasına karşın çocuktaki utangaçlık bir problemin habercisi değildir. Onun kendine kurduğu dünyası farklı renkte olabilir. Burada önemli olan çocuğun kaçınma davranışını gösterip göstermediğidir. Anne babalar bu konuda çocuklarını gözlemelidirler. Çocuk utangaç olsa dahi kendi arkadaş çevresinde oyun başlatıcı olabilir, kendisine yönetilen ilk sorudan sonra sohbet başlatabilir. Utangaç bir çocuk yaşadığı korkudan zorlandığı bir derse katılamayabilir ancak kendinden emin olduğu ve başarı gösterdiği bir derste söz almaktan çekinmez. Sosyal kaygıya sahip çocuk ise bu davranışları sergileyemez.
ÇOCUĞUM SOSYAL KAYGI 
BOZUKLUĞUNU NEDEN YAŞIYOR?
Kesin bir nedeni yoktur. Daha önceden de bahsedildiği gibi bireysel bir fark olabilir. Ayrıca çalışmalar genetik kaynaklı da olabileceğini göstermiştir. Çocuğun yeterli bir güven ilişkisi kuramaması, sık sık eleştiren ve engelleyici ebeveyn tutumu da sosyal kaygı riskini artırır. 
SOSYAL KAYGI BOZUKLUĞU 
YAŞAYAN ÇOCUĞA NASIL 
YARDIMCI OLUNUR?
İlk adım olarak çocuğun utangaçlık mı sosyal kaygı bozukluğu mu yaşadığını tespit etmelisiniz. Bunun için ipuçlarını göz önünde bulundurarak çocuğu gözlemlemelisiniz.       Akranlarının olduğu bir grupla tanışmakla zorlandığında, çağrıldığı bir oyuna dahil olmak istemediğinde bu durumun üzerinde durun. Bu kaygıyı yaşayan çocukla iletişime geçildiğinde çoğu zaman bahane ürettikleri hatta fiziksel bir rahatsızlık yaşadığını hissettikleri görülmüştür. Tüm bu durumları gözlemlerken çocuğa gözlemi belli etmemeye çalışın. Gözleri üzerinde hisseden çocuğun yaşayacağı kaygı daha da artacaktır. Gözlemlerinizi not alıp bir uzman desteğine başvurun. Erken yaşta müdahale edilmesi çocuğun gelecekteki ruh sağlığı için önemlidir.
      Çocukla iletişim kurun. Kaçınmak istediği ortama girerse neler olacağını, neler hissedeceğini açıkça sorun. Duygularını ifade edip anlaşıldığını hisseden çocuk için işler kolaylaşacaktır. 
Koşulsuz sevgi ve kabul, sosyal kaygının temelidir. Tüm aile üyelerinin birbirini sevdiğini söylemekten kaçınmaması ve çocuğa sevginin yansıtılması gereklidir. Sözcüklerle ifade edilip   duygularla gösterilmeyen sevgi çocuklar için daha yaralayıcı olabilir. 
Çocuğun korkusunu hafife almayın, alay etmeyin. Zorlamayla bir ortama dahil olabileceğini düşünmeyin. Adım adım ilerlemesine fırsat verin. Bu konudaki başarısı küçük de olsa cesaretlendirin. Yeni bir arkadaş edinmek için sadece el sallaması onun için çok zor olabilir. Bunu başardıysa mutlaka destekleyici olun. Sosyal olabileceği ortamlarda rol model olun. Ailecek gidilen kurslar, oyun alanları bir fırsattır. Yabancı bir ortamda anne babasını rahat görmek çocuğu da rahatlatacaktır. Ebeveyn olarak tüm bunları yaparken uzman desteği almanın yanında okul psikolojik danışmanı ve sınıf öğretmeniyle de iletişimde olun.