Can YOKSUL-Tolamehmet Köyü -10-

TOLAMEHMET'TE JEOLOJİK DEĞİŞİM
Dünyamızın yaratılmasına kutsal kitaplar ayrı bir cepheden, bilim ayrı bir cepheden bakar. Konumuz bu olmadığı için şimdilik bu konu üzerinde durmayacağım.
Yaşı milyar yılları bulan dünyamız evrenin boşluğuna bir toz, duman, su zerrecikleri olarak savrulduğunda önce kütlelerin bir araya gelmesi, ardından atmosferin oluşmasının ardından sürekli değişimlere uğrayarak, okyanus ve kara parçaları sürekli yer değiştirerek bugünkü konumuna milyar yıllar sonra kavuşmuştur.
Daha önceki bir yazımda değindiğim gibi Anadolu henüz ortalarda yoktu. Afrika'nın, Asya'nın, Avrupa'nın büyük bölümleri TETİS OKYANUSU'nun suları altındaydı.
Bu sular Hint Okyanusu'na, Atlas Okyanusu'na doğru çekilmeye başlayınca günümüzden tahminen 300 milyon yıl öncesi Anadolu yavaş yavaş suların altından yükselmeye başladı.
25-30 milyon yıl önceleri bile Anadolu'nun büyük bir bölümü henüz Tetis Okyanusu'nun suları altındaydı. Bu okyanustan geriye kala kala Tuz Gölü kaldı.
Dünyadaki bu değişimleri inceleyebilmek için şu kaynağa bakabilirsiniz:
(Douglas Palmer: DER GROSSE ATLAS UR GESCHICHTE-IN BILDERN, DATEN UND FAKTEN "www area verlog-Deutsehlana")
Okyanusların, karaların, iklimlerin değişime uğramaları çok büyük canlı göçlerini de beraberinde sürükledi. Bitkiler, deniz canlıları, kanatlı hayvanlar, karada ve denizlerde yaşayan bir çok canlılar bir yandan değişime uğrarken, bir yandan da yeni vatanlarına uyumlarında zorlukları da beraberinde getirdi.
Eğer ömrüm olur, sağlığım elverirse insanoğlunun son 150 bin yıllık tarihindeki göçlerle ilgili olarak, kavimlerin oluşup karışmalarıyla ilgili daha detaylı bilgiler sunmaya çalışacağım.
Şimdilik dönelim Tolamehmet ve çevresindeki son birkaç bin yıllık jeolojik değişimlere:
Köyümüzün yaşlılarından Haşim Bolat Emmi'nin anlattıklarına göre bizim köyümüzün çevresindeki büyün dereler, tepeler, yamaçlar bir zamanlar çok sık ormanlarla kaplıymış.
Davar-mal kaybolduğu zaman kimse korkusundan bu derelere girip davarını, malını arayamazmış. Bu korkunun iki nedeni olabilir elbette.
1.Ormanların içinde kaybolma korkusu.
2.Buralarda yaşayan saldırgan hayvanlardan korku.
Bu sık ormanlar kesimler veya yangınlar sonucu yok olunca yerlerinde kupkuru bozkırlar, kayıklar oluşmuş.
Çobanlık yaptığım çocukluk dönemlerimde bu konuların bizzat tanığı oldum. Bazı yerlerde toprak uçar yarlar oluşurdu. Bu yarlarda kimi zaman katmer katmer kum tabakalarının varlığı ortaya çıkar, kimi yerlerde çürümüş ağaç kütükleri göze çarpardı.
Ormanlar tükenince de yağan yağmurların, karların, yarattığı sel suları bütün toprakları, kumları, hatta bazen kocaman kaya parçalarını, önlerine ne gelirse sürükleyerek aşağılara doğru alıp götürürlardi.
İşte bu yüzdendir ki Tolamehmet-Ovakarapınar arasında kalan arazilerde en az 20-30 metre civarında kumdan bir kaplama oluşmuştu.
Bu durum yalnız Tolamehmet için değil çevrede bulunan Aliki, Kazıklıkaya, Yoğunpelit, Şekerbey köyleri içinde böyleydi. Ova kenarlarında bulunan bütün köyler içinde şüphesiz böyledir. İşte bu yüzdendir ki Tolamehmet, Şekerbey, Hüyük, Ovakarapınar aralarında kalan bütün antik yerleşim yerleri hep kumlar altında kalarak tarihe gömülmüşlerdir.
Arkeolojik bakımdan bu konuların mutlaka gözden geçirilmesi gerekir diye düşünüyorum. (SON)