Merhaba sevgili okurlar bu yazımda sizlere bilincimizi nasıl kullanacağımızı ve farkındalığımızı artırmakla ilgili kısa bilgiler vereceğim. Öncelikle bilincin çeşitli alanlarda ne ifade ettiğine bakalım.
Bilinç: Kişinin kendisine, yaşantılarına, çevresine, öteki kişilere, bir bütün olarak içinde yaşadığı dünyaya ilişkin farkındalığı, yaşanan deneyimlerden kendiliğinden doğan farkında olma haline denir. Daha geniş anlamda us'un kullanılması diyebiliriz. İnsan, kendi varlığını ancak bilinciyle aşabilir.
Türk Dil Kurumuna göre bilinç: Nesne ve olaylara karşı uyanık bulunma durumu bilinçlilik (İng. Consciousness)
Diyalektik materyalist felsefeye göre bilinç: İnsanın düşüncesi, duygusu, iradesi, karakteri, heyecanı, anlağı, kanısı, sezisi vb. bütün anlıksal süreçlerin toplamıdır. Nesnel gerçekliğin insandaki yansıtıcısıdır.
Bilinçli insan, neyi neden yaptığını bilen, neye ve kime hizmet ettiğini düşünen insandır. Düşünebilen bilinçli bireylerde bilinçli toplumu oluşturur. Bilinçli toplumlar; yanlışlardan hesap soran, olaylara çok yönlü bakabilen, hayatı kendi iradesi ile yönlendiren ve kişisel sorumluluğunu bilen, birey olabilen insanların topluluğudur. Toplum olarak bizler bilincimizi nasıl kullanıyoruz? Bilinçli bireyler miyiz yoksa sürü arkasında gidenlerden miyiz? Birey olarak bilinçli olmak ve bilinçli bireyler yetiştirmek için neler yapıyoruz? Evet, bilinç kendini var etmek, us yani aklını kullanabilmektir dedik. Günlük hayatımızda birçok eylem gerçekleştiriyoruz. Alışveriş yapıyor, yemek yiyor, sohbet ediyor, tartışıyor, geziyor, eğleniyor, kitap okuyor, yazıyor, okula-işe gidiyor, inançlar peşinden koşuyor kısacası hayatımızı anlamlandırmak için bir yığın işlerle uğraşıyoruz. Peki, bunlardan kaç tanesini başkalarının eğilimlerine göre değil de kendimizin eğilimlerine göre yapıyor ve yaşıyoruz? Hadi gelin bu soruların cevaplarını birlikte düşünelim. İşe çağımızın bir hastalığı olarak görülen tüketim bilincini ve bu bilinç üzerindeki sosyal etkiyi sorgulayarak başlayalım.
Moda ya da yeni bir tabirle trend(eğilim) dediğimiz bazı akımlar var. Her biriniz bunları yakından takip eder, ona ayak uydurmak için sürekli alışveriş yapar, eşya değiştirir, evde yemek yerine yeni trend diye dışarda yer içer ve hatta okursunuz. ''Ahmet beyin şu marka arabası var; şu özelliği varmış, sürüşü mükemmelmiş. Komşunun oğlu Mehmet'in şu model cep telefonu var; benim telefonumun şu özelliği yok, ihtiyacını görüyor mu? Evet, ama Mehmet'in var benim de olmalı, Şükran Hanım yeni koltuk takımı almış, yeni moda buymuş, 3 yıldır eşyalarımızı değiştiremedik. Erhan Bey ve Senem Hanım yine tatile gittiler, herkes gidiyor, biz bu sene de gidemedik. Selim Bey kıyafetlerini şu markadan alıyor ben de almalıyım. Anne, Nergiz bir kıyafet almış yeni trend buymuş ben de istiyorum.'' Onun arabası, bunun kıyafeti, şunun telefonu bu böyle uzar gider. Biraz düşünürseniz kendi hayatınız ve çevrenizde o kadar çok bu söylemlerle karşılaşırsınız ki, sohbetlerin birçoğu bunlar üzerinedir. Birbirinize anlatır, biz de alalım, 'aman ondan neyimiz eksik' gibi kelimeler ile de kendinizi doğrularsınız. İlmi ya da felsefi bir konu üzerinde konuşalım dendiğinde kimsede söyleyecek söz yoktur. Çünkü gününüzün çoğunu akranlarınızın yaptığını ya da size verilen moda/trend kavramlarının takibini yaparak geçirirsiniz. Okuma düzeyi düşüktür, hatta okunan kitaplar dahi kendi ihtiyaçlarınıza yönelik değil tamamen moda/trend olarak size sunulan kitaplardır. Herkes bu kitabı okuyor diye o kitap alınır, beğenilmese dahi herkes beğendi diye beğenilir.
Aklınıza daha neler geliyor değil mi bu yazıyı okudukça? Güzellik ürünleri, çeşitli kimyasal maddeler, kullanılan sözcükler, vücut güzelleştirici/geliştirici ürün, alet vb. Evet, hepsini burada yazmamız mümkün değil, o halde siz düşünün, çevrenizi, kendinizi, ailenizi hangileri yapılıyor veya yapıyorsunuz…
İyi güzel diyorsun da, yaşamayalım mı, almayalım mı diye sorular geçiyor içinizden. :)
Elbette ki alalım yaşayalım ama nasıl olacağına lütfen siz karar verin, başkalarının size dayattığı şeyleri almayın, başkalarının size dayattığı hayatı yaşamayın. Neye ihtiyacınız olduğunu en iyi siz bilirsiniz, ihtiyacınızın dışında olan şeyi başkasında var diye aldığınızda ya da yaptığınızda bu sizi mutlu etmez. Sadece anlık bir eylem içerisinde bulunursunuz ve sonunda pişman olursunuz. Ama öyle bir hale gelmiş ki bu moda tutkusu, pişmanlığınızı dahi belirtmekten imtina eder bir durumla karşı karşıya kalmış halde bulursunuz kendinizi.
Bilinç farkında olma halidir. Bilinçli olmak demek kendi kendini yönetebilmek demektir. Aynı zamanda, kendi ihtiyaçlarına, kendi yaşantısına karar verebilme, dayatılan moda/trend gibi kavramlara karşı durabilmek demektir. Bilinçli bireyler; moda, herkes yapıyor, güzel görünüyor, zevk veriyor diye ya da dışlanma korkusu ile beden ve ruh sağlığını ve sosyal alanını kötü olarak etkileyecek; hiçbir uyuşturucu, kimyasal ve zararlı madde, güzellik ürünleri, bedenine ve bütçesine uygun olmayan kıyafet, ihtiyaç dışı ev ve teknolojik aletler, kötü/argo sözler ve söylemler kullanmaz ve de almaz.
Ne yapmalıyız?
Önce düşünün, kendinizi tanıyın, nasıl bir hayat istiyorsunuz? Herkes gibi sıradan sürüye uyan mı yoksa kendini bilen, etrafına ve çocuklarına bilinçli olmayı aşılayan, farkındalık sahibi ne istediğini bilen bir birey olmak mı?
Eğer istediğiniz farkındalık sahibi bir birey olmak ise öncelikle ihtiyaçlarınızı belirleyin.
İhtiyacınızı karşılayacak ürünleri alın.
Modayı değil kendinizi takip edin.
Etrafınıza siz ışık olun.
Kendinizi geliştirecek kitaplar okuyun.
Mensubu olduğunuz dini başkalarından değil kitabından okuyun.
Olaylar hakkında konuşmadan önce araştırın.
Yapıcı eleştiride bulunun, yıkıcı olmayın.
Sakin olun.
Çözüm odaklı olun.
Dilinizi geliştirin, argo kelimeler kullanmayın.
Hedefleriniz olsun.
Mutluluk yaşamaktır, olmayanlara takılıp hayatınızı mutsuzluk üzerine kurmayın.
Yeniden deneyin.
Başkalarının yaşantısı ile kendi yaşantınızı kıyaslamayın.
Saygılı olun.
Saygıyla kalın. :)