Çorum Barosu’nun 72.kuruluş yıldönümü ve stajyer avukatlarla söyleşi programı kapsamında Çorum’a gelen Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay arasında yaşanan yargı krizine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Sağkan; “Türkiye Kasım ayının sonunda beri çok büyük bir yargı krizi ile çalkalanıyor. Maalesef bu kriz artık bireysel olarak bir kişinin hakkının iade edilip, edilmemesi ile ilgili bir durum olmaktan çıktı. Konu Can Atalay konusu değil artık.” dedi
Türkiye’de yargının hiçbir zaman tam anlamıyla bağımsız olmadığına dikkat çeken Sağkan; “Yargı farklı zamanlarda farklı unsurların etkisi altında kalmış ancak hep bağımsız olması için, hukukun üstünlüğünün içselleştirilmesi için mücadele eden savunma makamı olmuştur. Çünkü bizzat kanunda bağımsızlığı ön plana çıkartılan bir meslek grubuyuz. O yüzden bu mücadeleyi verirken, ilerde ‘bu sizin göreviniz değil diye’ gibi saldırılarla karşılaşmasın diye yargı bağımsızlığını sağlamak gibi önemli bir görev savunma makamına tanınmıştır.” şeklinde konuştu
Türkiye’nin Kasım ayının sonundan beri çok büyük bir yargı krizi ile çalkandığını ifade eden Sağkan; “Maalesef bu kriz artık bireysel olarak bir kişinin hakkının iade edilip, edilmemesi ile ilgili bir durum olmaktan çıktı. Konu Can Atalay konusu değil artık. Konu anayasa mahkemesinin bir hak ihlali verdiği noktada ve bu hak ihlalini gidermek için kanunlardan aldığı yetkiyle çizdiği yargısal yönteme bir bir ilk derece mahkemesinin uymaması ve üzerine Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin de neredeyse siyasi parti söylemine denk gelecek şekilde Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmaya varacak şekilde ‘ben bu karara uymuyorum’ demeyi bir maharet saymasıdır.” diye konuştu
Türkiye Barolar Birliği olarak yargı krizinin başladığı andan itibaren harekete geçtiklerini aktaran Sağkan, “Hakimler Savcılar Kanunu’nun 77.maddesi gereğince geçici olarak el çekilmesi talebiyle başvurumuzu yaptık. Yargının kendi attığı düğümü kendisinin çözmesi gerektiğini söyledik. Yargıtay 3.Ceza Dairesi üyeleri hakkında görevden el çekmeleri yönünde talebimizi ilettik. Biz öncelikle bürokratik yöntemleri denedik. Yasal başvurularımızı hazırladık ve barolarımızla birlikte bu konuya ilişkin tepkimizi Yargıtay önüne yürüyerek gösterdik. İstedik ki konu yargı içerisinde çözülsün. Başka müdahalelere mahal vermeden bu konu sonlansın istedik ama maalesef Yargıtay’ın bir kez daha Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımamasıyla konu içinden çıkılmaz bir hale geldi. Türkiye’de anayasanın yok sayıldığı, Anayasa Mahkemesi’nin yok sayıldığı ve bundan sonra ilk derece mahkemelerinin istedikleri zaman kendilerini Anayasa Mahkemesi’ne bağlı görmeyecekleri ve hatta istedikleri zaman Yargıtay’ın kararı ‘bana göre hukuki bir dayanak ifade etmiyor’ diyebileceği bir hukuksuzluk sarmalının içine bizleri soktular.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de hukuk sistemi dönem dönem bu kaosları yaşadığını ve bu kaostan çıkması için mücadele edebilecek yargının tek bağımsız ayağının savunma olduğunu kaydeden Sağkan; “Yargının gerçekten bağımsız olabilmesi için bu toplumun avukatlara ihtiyacı var. Anayasa Mahkemesi’nin kararının uygulanması tartışmanın bile bizler açısından hukuken hiçbir anlamı olmayan zaman diliminde maalesef ilgililere anayasanın 153.maddesini hatırlatmak zorunda kaldığımız bir süreci yaşıyoruz. Ancak şuna da inanıyorum ki ortak akıl ve sağduyu galip gelecektir.” dedi