Alevlerin İçine Dalıp Beşikteki Çocuğu Kurtaran Padişah

Efendim geçen yıl Amerika'da ilginç bir araştırma yapılmıştı. Araştırmanın konusu insanlara tercih hakkı verilmiş olsa, (gerçi böyle bir imkân verilse; gencinden, yaşlısına, hastasından, sıhhatlisine kadar kimse ölmek istemez)  hangi şekilde ölmek istedikleri hususlarında idi. Seçenekler arasında; suda boğulmak, yüksekten atlamak, zehirlenmek ve ateşte yanmak gibi maddeler yer alıyordu. Araştırma sonucunda hiç bir katılımcının  ''ateşte yanmak''  seçeneğini işaretlemediği görüldü. Bu da gösteriyor ki, hepimiz genel olarak yanmaktan korkarız ama bu rağmen yangınlara yönelik bulunması gereken malzemeler veya olası yangınlara karşı bilinçli olarak müdahale etme hususlarında tabiri caizse birazcık gevşeklik gösteririz. Uyarıldığımızda haklısın ama benim görevim mi devlet gereken tedbiri alsın diyerek sorumluluk açısından kendimizi hemencik saf dışı ediveririz. Ancak, burada şu cümlenin altını kalın çizgiyle çizmekte fayda var. O da,  ''OLASI YANGINLARDA DEVLETTEN ÖNCE, EVLAT ZARAR GÖREBİLİR'' Bu bağlamda; ''muhtemel yangınlara karşı önlem olarak, küçük küçük masraf yapmaktan çekinmeyiniz. Zira büyük büyük gemileri, küçük küçük delikler batırır'' sözü ne kadar manidardır.12 Mart 1579 tarihinde Padişah III. Murat yangın güvenliği için nasıl bir ferman buyurmuş;
Ferman İstanbul kadısına hüküm ki; ''İstanbul arada sırada yangınsız olmuyor. Yangını çıkar çıkmaz önlemek için ne gerekirse her şeyden mühimdir. İstanbul ahalisinden herkes, evinin damına kadar ulaşacak bir merdiven bulunduracaktır ve yine herkes evinde bir büyük fıçı dolusu su bulunduracaktır. Bir yerde yangın çıktığı gibi oradan kimse kaçmayacaktır. Herkes adamları ve komşuları ile yeniçeriler ve sair halk yetişinceye kadar yangını söndürmeye çalışacaktır. Her iki üç ayda bir bilhassa yangın tehlikesine fazla maruz bulunan yerler teftiş edilecektir. Evlerinde merdivenleri ve su dolu fıçıları bulunmayanlar tutulup subaşıya teslim edilecektir ve cezaya çarptırılacaktır''
*  
İstanbul'da 2 Eylül 1633 tarihinde korkunç bir yangın çıktığında Sultan 4. Murat'ın yaptıkları şöyle anlatılır: ''Atımız Rüzgâr eyerlensin, yangın yerine gideceğiz!'' deyince etrafındakiler telaşlanıp endişe etmişler ve biraz duraksamışlardı. Bunun üzerine tekrar ''atımız eyerlensin !'' demişti. Bre Bostancıbaşı, canına mı susamışsın! Sen mübarek vücudumuzu düşüne dur, Asitane gürül gürül yanıyor. Tez atımız eyerlensin!''Rüzgar'ın sırtına atladığı gibi tek başına yangın mahalline, Zeyrek'e doğru atını tepikledi ve fırladı! Rüzgar adına yaraşır şekilde rüzgarlaşıp yangının orta yerine düştü. Herkes şaşırmıştı. Padişahın burada ne işi vardı? Sultan Murad atından inmiş, eline geçirdiği sapı yarı yanmış bir tırpanla alevlere savaş açmıştı tıpkı yanan devleti kurtarmak için çırpındığı gibi. Yüzü simsiyahtı. Başlığı düşmüştü. Sırtındaki kaftanı çıkarıp atmıştı. Bu haliyle her hangi bir delikanlıda farkı yoktu. Çoğunluk onu tanıyamamıştı. Fakat Bayram Paşa tanımıştı.
- Bağırıp durma Bayram, eğleşecek vakit değildir Tez davranın! Bu canavarın ağzından ne kurtarırsak kardır! Şu yangınla birlikte yüreğindeki yangını da söndürür gibiydi. Tırpanı her sallayışta mutlu oluyor, herhangi bir nefer gibi çalışmaktan mutlu görünüyordu. Sabaha kadar çalıştı. En tehlikeli yerlere sokuldu. Yavrusu evde kalmış bir anneyi teskin için vücuduna ıslak bir çarşaf sararak her yanı tutuşmuş ahşap eve daldı. Görenlerin yüreği ağzına gelmişti. Onun bu cesareti karşısında kimse yerinde duramamış, bir anda koca kafile eve dolmuştu. Çocuğu padişah buldu. Beşiğinde ağlıyordu. Beşiği ile birlikte kaldırıp dışarı çıkardı. Bebeği annesinin yanına bıraktı.
- Hiçbir şeyi yok, hem gönlünü ferah tut, yanan evin yeniden yapılacak, dedi.'' 
*  
Netice olarak;  doğal afetler sonrası veya normal zamanlarda olası yangınlara maruz kalmamak veya kalındığında vatandaş olarak her şeyi devletten beklemeden bilinçli olarak müdahalede bulunabilmek adına fiziksel olarak mevcut olan yangın malzemelerinin mutlaka fonksiyonel olarak işe yarayacak şekilde bulundurulmasının bilincinde olmalıyız. Yoksa yarın çok geç olabilir… Ne dersiniz? 
Özetin özeti: 
Araçlarınızdaki yangın söndürme cihazları faal mı ? Doğru kullanımını biliyor muyuz?